6 Mart 2009 Cuma

Cevdet Bey ve Oğulları-Orhan Pamuk

Dördüncü sınıftaydım, çok kitap okuduğum ve evdekileri de bitirdiğim için sağdan soldan kitap dileniyordum. O sıralar muhtemelen lisede olan dayımın oğlu da bana Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ını verdi. Uğraştım, didindim olmadı, bir türlü ilerlemedi kitap, elli sayfa kadar okuyup sıkılarak geri verdim kitabı. O gün bugündür de elime Orhan Pamuk'un herhangi bir kitabını almıyordum. Ta ki hayatımın sevinci Sevinç hocanın "Cevdet Bey ve Oğulları"nı bana tavsiye edişine kadar. Dördüncü sınıftan kalma bir önyargıyla kitabı elime alıp ilk sayfayı okuduğumda içimden bir ses bu kitabın çabuk biteceğini söyledi. Yanılmadı da içimdeki ses. Kitap bitiverdi.

Cevdet Bey zamanının nadir Müslüman tüccarlarından. Bu yüzden ne gayrimüslim tüccarlar tarafından tam olarak benimseniyor, ne de Müslümanlar onun bir tüccar olabilmesini kabullenebiliyor.Cevdet'in yegane hayali büyük ve güzel bir evin içinde kurulmuş saat gibi işleyen bir aile hayatı. Bu hayal yüzünden abisi Nusret'in alaylarına de hep tahammül etmek durumunda kalıyor. Nusret bir aile hayatı kuramamış, Avrupa'ya okumaya gidip geldikten sonra da devrimci bir düşünce tarzını benimsemiş bir adam olarak heyecanlı ve düşünsel açıdan zengin bir hayatı benimsemekle birlikte, çok fazla içtiğinden bu hayatı ne kadar yaşayabildiği şüpheli biri. Hayatı algılyış biçimi sebebiyle de Cevdet Bey'le sık sık alay ediyor.

Cevdet bu aile hayatına adımını atmak için bir paşa kızı olan Nigan'la evlenip Nişantaşı'nda aldığı eve yerleşiyor ve o çok istediği aile hayatına böylelikle adım atıyor.

Kitap Cevdet Bey'i,oğulları Osman ve Refik'i ve onların çocuklarını anlatıyor. Üç kuşağın yaşadıklarını, görüp geçirdiklerini, hayata bakışlarını, hayatın anlamını arayışlarını...Ortak soru yıllar geçse de değişmemiş aslında. Yaptığımın bir anlamı var mı? Yaptığımı yaparak hayatıma ne katıyorum? Yaptığımın yaşadığım yere ve insanlara faydası var mı? Hayatım hep bu yönde mi ilerleyecek? Peki geri dönüp baktığımda ne göreceğim? Nasıl hatırlanacağım? Ve daha insanın benlik kaygısına ilişkin çıkarılabilecek bir yığın soru...

Romandaki karakterlerden Refik'le özdeşleştirdim kendimi herhalde. O da benim gibi. Sürekli uymadığı programlar yapıyor, programını uygulamaya başlasa da bir müddet sonra "ne olacak, neye yarayacak bunlar?" sorularıyla yapılan program rafa kalkıyor. Refik'in oğlu Ahmet'te de benzer bir kaygı var.

Ama kitapta sadece erkekler düşünüyor. Kadınlar genelde o gün yenecek yemekle, Avrupa seyahatleriyle, çocuklarla, kıyafetlerle, düğün ve nişan törenleriyle, eve alınacak eşyalarla ilgili görünüyorlar.Yalnızca kitabın sonlarına doğru Cevdet Bey'in torunu Ahmet'in kız arkadaşı İlknur'un fikirleri varmış gibi görünüyor. Bu açıdan biraz eleştirilebilse de kitap genel olarak insanı sıkmayan, su gibi akıp giden ve benim gibi bir atalet duygusu içinde olan insanların kafasına malum soruları tekrar tekrar kakan ve çakan bir kitap. En azından benim Orhan Pamuk'a duyduğum önyargıyı kırmamı sağladı.

2 yorum:

  1. Orhan Pamuk un bütün kitaplarını çok sevdim, başka bir dünyada yaşıyor,benim göedüğüm şeyi o nasıl görüyor acaba diyerek sordum bu adam nerden buluyhor bu cümleri diyerek okudum. ama benim hitim Benim Adım Kırmızı. Mutlaka dene derim.sevgiler :)

    YanıtlaSil
  2. ben de tam şu ara o kitabı okuyorum ablam, gerçekten çok sürükleyici şekilde ilerliyor.
    bu arada yorumu yeni görmüşüm, kusura bakma :)

    YanıtlaSil