George Orwell'in ikinci kitabını da iki günde okuyup kendisine bir kere daha hayran kaldıktan sonra diğer kitaplarını da okumaya karar verdim. Hayvan Çiftliği, çiftliğin sahibine karşı bir ayaklanma başlatıp dizginleri ele geçiren bir grup hayvanın hikayesi. Bu hayvanların içinde en önde gelenler, ihtilalin beyin takımı ise domuzlar. İnsan zamanından kalma, kendilerini ezen ve üzen ne varsa hepsini değiştiriyorlar. Ama zaman içinde çok çalışan ve orijinal fikirlere sahip domuzlardan biri başka bir domuz tarafından safdışı bırakılıyor ve işte bundan sonra darbeyi yapanların düşüklere benzeme süreci başlıyor. Eleştirilen şeyler yavaş yavaş normal görülmeye başlanıyor, karşı çıkanlar yok ediliyor, eskinin kuralları sürekli Başdomuz ve yardakçılarının isteğine göre revizyona uğrayarak eskiden beri öyleymiş gibi halka yani diğer hayvanlara anlatılarak kabullendiriliyor. Buna rağmen tüm gücünü sistemi korumaya adayanlar da var. İnsanların yönetiminde olmaktansa hür yaşadıklarını zannedenler, durumlarının insanların idaresinde olduğundan çok daha iyi olduğunu sanıp da Napoléon'un eskisinden daha baskıcı olduğunu fark edemeyenler "O ne derse doğrudur." mantığıyla hareket etmeye devam ediyorlar, kafalarındaki bir çok soru işaretine rağmen. Fakat sonları hiç de umdukları gibi, sadakatlerinin hak ettiği gibi olmuyor.
Altını çize çize okuduğum bir kitaptı gerçekten. Altını çize çize dediysem, öyle her aforizmatik cümleyi çizmedim. Çizdiğim cümleler hep aynı. Karmaşa olduğunda koyunlar hep bir ağızdan: "Dört ayak iyi, iki ayak kötü!" diye bağırıyorlar ve genellikle bu cümleyle her türlü karmaşayı bastırıyorlar. Ta ki Başdomuz Napoléon artık iki ayak üzerinde gezmeyi tercih edene kadar. O zaman "Dört ayak iyi, iki ayak daha iyi." oluyor, "Bütün hayvanlar eşittir.", "Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir."e dönüşüyor.
Kitabın sonunda domuzların insanlarla yeniden barıştığı sahne, diğer tüm hayvanları şoka uğratıyor.
"Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyorlar, ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı."
Kendi zamanında Stalin'i eleştirmek için yazılan bu kitap, günümüzdeki siyaset sahnesinin de bir yansıması gibi aslında.
Hoşgeldin Seda, kendini özletmiştin.
YanıtlaSilÇok iyi hatırlıyorum, ben bu kitabı orta sondayken yani 30 yıldan uzun bir süre önce okumuştum. Evimize yatılı gelen bir misafirimizin kitabıydı ve o gitmeden bitirebilmek için ne kadar acele etmiştim.
Şimdi senin hatırlatmanla alıp tekrar okumalıyım diye düşündüm.
hoşbuldum gerçekten, özleyen birinin olduğunu bilmek çok güzel, teşekkür ederim.
YanıtlaSilben de uzun zamandır ismini duymakla birlikte bir türlü okuyamamıştım ki nihayet satın alınca kısa süre içinde bitirdim. gerçekten güzel bir kitap.