Montrean ikinci dünya savaşına katıldıktan sonra doktorluk yaptığı kasabaya geri dönen ve çalışmaya devam eden bir genç. Hayatı bir yaz çalıştığı kasabada karşılaştığı bir aileyle biraz karışır.
Kırlarda dolaşırken kardeşinin bisikletten düşüp ayağını incitmesine sebep olan Katya, onu tedavi için kardeşinin yanına götürür. Bu tedavinin peşisıra Katya'nın etrafta gördüğü kalıplaşmış kız tiplerinden farklı olduğunu sezen Montrean, ona ilgi duymaya başlar. Aralarındaki yakınlık Montrean'ın Katya'nın ikizi Paul ve babası tarafından da sık sık eve çaya davet etmesiyle körüklenir. Ancak Katya'nın ve Montrean'ın birbirlerine ilgileri arttıkça Paul'ün davranışları sertleşmekte, Montrean ise buna bir anlam verememektedir. Bir gece Montrean duygularını daha fazla gizleyemez ve Katya'ya ilan eder. Ardından onu öper ve bunu gören Paul kasabadan taşınma kararı alır.
Bir gece Paul, Montrean’ı yanına çağırarak tehditkar bir üslupla, taşınana kadar kendilerine ziyarete gelebileceğini söyler. Ancak şartı Katya ile fazla yalnız kalmaması ve ona elini sürmemesidir. Montrean bu konuşmada Katya’nın kendisini sevdiğini ve gitmek istemediğini, Paul’un neden karıştığını anlayamadığını söyleyerek bunun nedenini öğrenmeye çalışır ancak bir cevap alamaz.
Bu sırada Montrean'ın yanında çalıştığı Dr. Gros, bir gezi esnasında Katya'nın babasının bir adam vurduğunu, bu yüzden de kaçtıklarını öğrenerek bunu Montrean'a anlatır. Montrean da bunun üzerine Paul'le konuşup onu kaçışın çözüm olmayacağına ikna etmek ister, fakat bu konuşmadan pek bir sonuç elde edemez.Bundan sonra ailenin fertleri ilginç şekillerde ölü bulunur.
Bu cinayetleri işleyenin kim olduğunu ve aile fertlerinin neden öldürüldüğünü anlayana kadar epey tahmin yürütüyor ama kitabın sonunda tahminlerinizin hiç tutmadığının farkına vararak şaşırıyorsunuz.
Kitap sıradan bir şekilde başlayıp gitgide merak uyandıran bir şekilde yazılmış. Önceleri bu kitap hiç ilerlemeyecek mi bunlar böyle dağda bayırda gezip ilan-ı aşk edip ailenin ilişkiyi onaylamasını mı bekleyecekler diye düşünürken olaylar gerçekten heyecan uyandırıcı bir hal almaya başlıyor. İnsanı gerçekten şaşırtan bir sonla da kitaba nokta konuluyor.
Zaten kitabın yazarı Trevanian da oldukça gizemli biri. Trevanian takma adı. Yakın algılama yeteneği olduğundan hayatı boyunca hiç fotoğrafı çekilememiş. 74 yaşında bir akciğer rahatsızlığından ölen yazarın mezarının yeri de bilinmiyor. Bir müze, kitabında tarif ettiği şekilde soyulduğu için, o bölüm kitaptan çıkarılmış. Yine cinsel tekniklerden bahseden bir bölüm, uygulanışının bazı bünyelere zararlı olabileceği düşünülerek sonradan sansürlenmiş. Ayrıca insan vücudunda bir noktaya, yöntemine uygun şekilde bastırıldığında, otopside anlaşılmayacak bir ölümü gerçekleştirebilecek bazı tekniklerin ayrıntılarına kitaplarda girilmediği bizzat yayıncısı tarafından Şibumi'de belirtiliyor.
Kırlarda dolaşırken kardeşinin bisikletten düşüp ayağını incitmesine sebep olan Katya, onu tedavi için kardeşinin yanına götürür. Bu tedavinin peşisıra Katya'nın etrafta gördüğü kalıplaşmış kız tiplerinden farklı olduğunu sezen Montrean, ona ilgi duymaya başlar. Aralarındaki yakınlık Montrean'ın Katya'nın ikizi Paul ve babası tarafından da sık sık eve çaya davet etmesiyle körüklenir. Ancak Katya'nın ve Montrean'ın birbirlerine ilgileri arttıkça Paul'ün davranışları sertleşmekte, Montrean ise buna bir anlam verememektedir. Bir gece Montrean duygularını daha fazla gizleyemez ve Katya'ya ilan eder. Ardından onu öper ve bunu gören Paul kasabadan taşınma kararı alır.
Bir gece Paul, Montrean’ı yanına çağırarak tehditkar bir üslupla, taşınana kadar kendilerine ziyarete gelebileceğini söyler. Ancak şartı Katya ile fazla yalnız kalmaması ve ona elini sürmemesidir. Montrean bu konuşmada Katya’nın kendisini sevdiğini ve gitmek istemediğini, Paul’un neden karıştığını anlayamadığını söyleyerek bunun nedenini öğrenmeye çalışır ancak bir cevap alamaz.
Bu sırada Montrean'ın yanında çalıştığı Dr. Gros, bir gezi esnasında Katya'nın babasının bir adam vurduğunu, bu yüzden de kaçtıklarını öğrenerek bunu Montrean'a anlatır. Montrean da bunun üzerine Paul'le konuşup onu kaçışın çözüm olmayacağına ikna etmek ister, fakat bu konuşmadan pek bir sonuç elde edemez.Bundan sonra ailenin fertleri ilginç şekillerde ölü bulunur.
Bu cinayetleri işleyenin kim olduğunu ve aile fertlerinin neden öldürüldüğünü anlayana kadar epey tahmin yürütüyor ama kitabın sonunda tahminlerinizin hiç tutmadığının farkına vararak şaşırıyorsunuz.
Kitap sıradan bir şekilde başlayıp gitgide merak uyandıran bir şekilde yazılmış. Önceleri bu kitap hiç ilerlemeyecek mi bunlar böyle dağda bayırda gezip ilan-ı aşk edip ailenin ilişkiyi onaylamasını mı bekleyecekler diye düşünürken olaylar gerçekten heyecan uyandırıcı bir hal almaya başlıyor. İnsanı gerçekten şaşırtan bir sonla da kitaba nokta konuluyor.
Zaten kitabın yazarı Trevanian da oldukça gizemli biri. Trevanian takma adı. Yakın algılama yeteneği olduğundan hayatı boyunca hiç fotoğrafı çekilememiş. 74 yaşında bir akciğer rahatsızlığından ölen yazarın mezarının yeri de bilinmiyor. Bir müze, kitabında tarif ettiği şekilde soyulduğu için, o bölüm kitaptan çıkarılmış. Yine cinsel tekniklerden bahseden bir bölüm, uygulanışının bazı bünyelere zararlı olabileceği düşünülerek sonradan sansürlenmiş. Ayrıca insan vücudunda bir noktaya, yöntemine uygun şekilde bastırıldığında, otopside anlaşılmayacak bir ölümü gerçekleştirebilecek bazı tekniklerin ayrıntılarına kitaplarda girilmediği bizzat yayıncısı tarafından Şibumi'de belirtiliyor.